Quantcast
Channel: PETEĞİN KEYİF DÜKKANI
Viewing all 70 articles
Browse latest View live

RENKLİ MACARONLAR

$
0
0
 
  
Canım tatlı ile ilgili bir yazı yazmak istedi ama öyle geleneksel bir tat değil anlatacağım size. Tadı çocukluğumdan beri çok sevdiğim acıbadem kurabiyesine benzeyen, görüntüleri aynen bizim köpük bezelerimizi andıran renk renk minik biblo gibi duran macaronlar...

                             

                           

Ana vatanı Fransa, babası Laduree olan bu pastel renkli minik topların özü acıbadem tozu. Yumurtanın beyazı, meyve aromaları, şeker ve gıda boyaları ilave edilince bunları elde etmek mümkün. Ancak; bu kadar basit görünse de, tarifi olsa da ayarını tutturmak zor olduğu için size yazmayacağım. Profesyonel ellerden hazırlananları tercih edin derim. 
                      

Son zamanlarda çikolataya alternatif olarak özel günlerde de tercih ediliyor. Farklı bir seçim istersem ben de şık sunumlu bu pastel renkli toplardan hediye olarak götürüyorum. Özellikle bebek kutlamalarında çok sevimli oluyorlar !

                             
                     
                              
                         
                            Özel bir günde bu şekilde sunumu da fena olmaz değil mi ?

                               

Portakallı, limonlu, fıstıklı, kahveli, çikolatalı, çilekli olanları popüler ancak benim favorim tabi ki kahveli olanları. Çay ve kahve ile de çok uygun lezzetleri var...  

                               

Merkezi 150 senelik Paris Laduree (İstanbul'da şube açtı) olsa da İstanbul Baylan ve İstanbul Beyaz Fırın bu konuda çok başarılıdır.

             

            

   


Kraliçe Marie Antoinette bu renkli köpükleri o kadar severmiş ki kedisin adına MACARON vermiş !





Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ


NAZAR BONCUĞU NASIL ÜRETİLİR ?

$
0
0

Sizlerle ilk tanıştığım zaman paylaştığım gezi yazılarımdan biridir İzmir - Kemalpaşa - Nazarköy. Bu köy bana adından dolayı olsa gerek hiç de köy gibi gelmez. Küçüktür ve sanki orada yaşayanlara da hiç nazar değmez, kem göz görmez..
Evlerinin bahçelerinden sarkan renkli renkli nazar boncukları yok mu nasıl şirin görünür. Bayılırım bu boncuklara ben de. Artık nazardan korur mu, korumaz mı onu da pek bilemem ama olsun süs olsun, püs olsun yaşadığım yerde benim...


Geçen haftaki pazar gezimizde yine orası vardı, ama bu sefer sizinle başka bir şey paylaşacağım. Son ziyaretimizde aklımda kalmıştı nazar boncuğunu üreten ustalarla sohbet etmek ve 3-5 soru sormak. Bu  kez hemen TARİHİ SANAT&BONCUK ATÖLYESİ ' ne gittim. O sıcakta nasıl çalışırlar derken içeride ustaları görünce daha da şaşırdım. Çünkü alevlerin ısıttığı ocak öyle sıcaktı ki atölyenin sahibi Hüseyin Karataş ile sohbetimizi dışarıda yapmak zorunda kaldık...


Hüseyin Karataş köyün yerlisi, yani babadan boncuk ustası. Ancak biraz dertliydi. İşini çocukluktan beri severek yapmasına rağmen, ilginin az olduğunu ve teşvik alamadıklarını söyleyerek konuşmamızın daha başında
mutsuz olduğunu hissettirdi bana...

Peteğin Keyif Dükkanı : Bugün bir hayli kalabalık burası Hüseyin Bey. Daha keyifli olmaz mı işler? Köyün tek geçim kaynağı boncuk mudur ? Başka gelir kaynağı yok mu ?


Hüseyin Karataş : Evet ama yeterli değil, bizim için. Eskiden köy halkının % 90 nı bu işlerle gelir sağlarken şimdi %90 nı başka işlerden para kazanmaya çalışıyor. Köyümüzün ayrıca kirazdan geliri var. Ama yine de gençler için geleceklerini garanti altına alacak kadar bir gelir kaynağı değil bunlar.

(Hüseyin Karataş)

Peteğin Keyif Dükkanı : Peki bu işte sizi zorlayan maliyet nedir ? Cam mı?
Hüseyin Karataş : Hayır, odun. Çünkü, ocaklarda kullanılan odun masrafı çok fazla, o belimizi büküyor.

                      



Peteğin Keyif Dükkanı : Bakın o hiç aklıma gelmedi. Öncelikli olarak cam olacağını düşündüm. Ham maddesi nedir boncuğun ? Ve kısaca nasıl yapılır anlatır mısınız ? ( Çok fazla vaktini almak istemedim Hüseyin Bey'in çünkü içeride üretim devam ediyordu...)


Hüseyin Karataş : Ham maddesi cam bilinir ama teknik olarak quartzdır. Yaklaşık 1200 derece sıcaklıkta ısınan fırınlarda çeşitli renklerde cam çubukları kullanılır. Eriyen çubuklar çelik çubuklarına sarılır ve bir maşayla düzleştirilir. Daha sonra şekil verilir ve desen işlenir. Tabi özellikle lacivert ve beyaz cam çubukları tercih edilir. Sonra boncuklar hemen mantar tozuna gömülür ki soğumadan dolayı çatlamalar meydana gelmesin.

(Hüseyin Bey'in eşi)

Peteğin Keyif Dükkanı :  İzlediğim kadarıyla dikkat ve emek isteyen bir iş. Özellikle bu ısıda tüm gün çalışmak zor olmalı. Bildiğim kadarıyla boncuk üreten 2 köyden birisi NAZARKÖY. Geleneksel ve turistik amaçlı kullanılan bir aksesuar olmasına rağmen yine de beklediğiniz ilginin  az olmasının nedeni nedir ?


Hüseyin Karataş : Her şeyde olduğu gibi Çin malı nazar boncukları. Piyasada satılan boncukların çoğu artık Çin'den geliyor ve bizim işimiz de gittikçe azalıyor. Ben de zaten burayı kapatıp Bodrum'a yerleşmeyi düşünüyorum. Zanaatımı gösterebileceğim sunumlar yapmak üzere bir teklif aldım, yazın orada olacağım.



Peteğin Keyif Dükkanı :  Güzel, dükkanımın şubesi yazın Bodrum'da açık olacak ! Oraya da gelir, izleriz sizi !
Peki, Çin malı boncuk ile yerli malı boncuğumuzu nasıl ayırt edeceğiz ? Belki bilmeden benim aldıklarım da Çin malıdır !

Hüseyin Karataş : Bu köyde satılan tezgahlarda bile var ! Çin malı boncuk pürüzsüz ve tam yuvarlak olur. Deliği temiz ve beyazdır. Ancak kendi el emeği boncuklarımızda ufak tefek doğal eğrilikler olur. Ve delikleri karadır yani islidir.

Peteğin Keyif Dükkanı : Günde kaç adet üretim yapabiliyorsunuz ?


Hüseyin Karataş : Çalışmanıza bağlı ama yaklaşık 1000 adet çıkar.


Peteğin Keyif Dükkanı : Ooo, ne kadar çok ! Kolay gelsin Hüseyin Bey, sohbetiniz için de çok teşekkür ederim. Bodrum' da da yolunuz açık olsun. Atölyenizi orada görmek güzel olacak. Eminim yabancı turistlerin çok ilgisini çekecektir...





Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ

BUGÜN SENİN BAYRAMIN ÇOCUĞUM

$
0
0


Bugün bayramların en sevimlisi, en şenliklisi. Bugün hepimiz çocuğuz sanki! Belki çocukluğumuzun bayramları kalmadı artık ama ülkemizin çocuklarına hediye edilen bir bayram var bu topraklarda! 

Ne mutlu büyüdükçe çocuk kalabilen biz büyüklere!

Ne mutlu içindeki çocuğu hiç kaybetmeyenlere! 

Teşekkürler bu bayramı hediye eden Mustafa Kemal Atatürk'e...

Çocuk denilince hemen aklıma gelen Cahit Sıtkı Tarancı'nın çok sevdiğim bir şiirini çocukluğunu hatırlamak isteyenlerle paylaşıyorum, ama sonra sorularım var sizlere !


ÇOCUKLUK

Affan Dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım,
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim
Hiç bitmese horoz şekerim.

CAHİT SITKI TARANCI


Siz de istemez miydiniz hayatınızda bir Affan Dede olsun ve size çocukluğunuzu birkaç saatliğine satsın ? 

İstemez miydiniz kim olduğunuzu unutup, sadece oyuncaklarınızın derdine düşmeyi ?



İstemez miydiniz ''Ama ben çocuğum,bilmem ki !'' diyebilmeyi ?





Keyif Dolu Bayram Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ

ERGUVAN VAKTİNDE ERGUVAN AĞACININ TARİHÇESİ

$
0
0


Ben bitmekte olan bu Nisan ayını çok severim; erguvan ayıdır benim için. Ancak, bu güzel ağaç İzmir'de çok azdır yani sayılıdır. Düşündüm ve fark ettim ki ben onların İstanbul'da Boğaz sırtlarını süslemesini severim. Çünkü Arnavutköy'den çıkıp, Hisar'ın surlarını dolanan bu ağaçlar Emirgan Kasırlarına kadar süsler boğazı. Ve ben de bahara denk gelen ziyaretlerimde bu eflatun resme bayılırım..


Baharın gelişini haber verip, kısa bir misafirlikten sonra yok olan bu ağacın efsanevi bir geçmişi de var. İnanışa göre Hz. İsa'ya ihanet eden havarilerinden biri çarmıha gerilip, kurtulduktan sonra kendini bu ağaca asar ve bunun üzerine beyaz olan ERGUVAN çiçekleri utançtan ya da kandan kırmızıya dönüşür. Ayrıca Bizans İmparatorluğu'nun da rengiymiş dallarındaki eflatun rengi. Asiller giyermiş eflatun rengindeki kadifeleri...



Ege'nin mor begonvillerinden Boğazı'ın ERGUVAN larına selam olsun...



''İstanbul'da bir Erguvan akşamı
   Gurubun rengini çektim içime.
   Boğazı'da suların ''O gül endamı''
   Çevirdi ruhumu bin bir biçime...''

   YUSUF DURSUN



Keyif Dolu Günleriniz Olsun... 

Petek Uluğ

BALKON - BAHÇE SEZONU AÇILDI

$
0
0

Sizlerle bahçe, balkon yazılarımda paylaşmıştım ne kadar dış mekan ortamlarını sevdiğimi. Şehrin içinde bile balkonum midyelerle, istiridyelerle doludur. Renk renk sardunyalarımı yazmaya gerek yok.
Hatta balkonumu bile sanki bahçeymiş gibi yemek kısmı, kahve köşesi diye ayırmıştım.(Kendime göre minik okuma köşesi bile yaptım!) Zaten paylaşmıştım, ziyaretime gelenler bilir...



Neyse şimdi demek istediğim şudur ki; siz de mekanınız dar veya geniş, balkon, teras, veranda ya da bahçe fark etmez, dışarılarda kendiniz için, minik de olsa yaz köşeleri yaratabilirsiniz...


Hasır sepetlere dikeceğiniz begonviller size kendinizi Ege'nin kıyılarında hissettirir. Ben her yıl Bodrum'dan dönerken mutlaka bir saksı begonvilimi de getiririm yanımda...


Boş bulduğunuz her yere herhangi bir çiçeği ekebilirsiniz aslında.  Çiçek denilen şeyin yakışmadığı yer görmedim ben...

                            


Bodrum'daki ilk yıllarımızda en çok eskicileri dolaşırdık. Köylerin ara sokaklarında eskiye ayrılmış el arabalarını satın almak için köyün yerlilerine ''Bize satar mısınız?'' diye yalvarırdık. Çünkü şehirden gelenler için dekoratif anlamda kıymetli olduğunu onlar da bilirdi! Yukarıda görülen tahta el arabasının çok benzerini ben de bulup, bahçenin ortasına koymuş, içine sakız sardunyaları ekmiştim...



Rüzgarda biraz fazla ses çıkartsalar da yaz günlerinin öğlen sessizliğin de deniz kabuklarının şıkırtılarını dinlemek çok keyifli olur...Sallandırıverin bir yerlerden, tamam işte ! Hem göze hem kulağa hoş gelir, şıkır şıkır...


Yaz renklerinde cesaret vardır.  Siz de bahçenizde veya balkonunuzda bu günlerde cesur olabilirsiniz. Eski sandalyeleri boyasanız bile, görüntü yeni gibi olur...


Böyle çitiniz de varsa ; dekoratif bir duvar gibi kullanabilirsiniz. 


Tabii ki ağacınıza bu kadar çok kağıt balon asmak abartı olabilir ama, birkaç renkli balon veya fenerler sanki kutlama varmış havasını estirir. Ee her an kendinizi partide hissetmek de fena bir şey değil! (Bizim bahçe çok rüzgar aldığı için kısa bir süre sonra kağıt fenerler yırtılıyor, ne yazık ki!)



Keyif Dolu Günleriniz olsun...

Petek Uluğ


Kaynak: Bazı görseller pintereste aittir.






GENÇLERE EMANET BU VATAN !

$
0
0

Evet bugün Onlara emanet edilen gün, Atatürk'ün "Onlar unutmaz" dediği, bizim ümitle yetiştirdiğimiz, toplumsal yarınlarımızın yetişkinleri gençler... 

Onlar neler der acaba? Onlar yarınlara sahip çıkabilecek kadar korunup, kollanabildiler mi acaba? Mesleğim gereği gençler ile hep içiçeyim, içlerini, umutlarını, endişelerini, korkularını bilirim. Onlar aile içinde göründükleri kadar cıvıl cıvıl, enerji dolu, delikan değillerdir aslında!

Ondandır mutluluğu sanalda aramaları, kazanmayı lotodaki şans sanmaları, kendilerini ifade edemeyişleri ya da anlatabilmek için silaha sarılmaları, sosyal ilişkilerindeki ürkeklikleri veya egolarını kontrol edemeyişleri, bireysel iletişimdeki şiddet eğilimleri, kendi gibi olmayana tahammülsüzlükleri, kendini bulduklarına bağımlılıkları aslında onların bizlere yolladıkları sinyallerdir!

Büyütürken koruyup kolladığımız çocuklarımıza genç olabilmenin, bu ülkeyi emanet edebilmenin sorumluluğunu verirken biz yetişkinlerin de sorumluluğunu ve aldığımız vebali unutmamak lazım. Onların mutsuz, gelecekten kaygılı, şiddete eğilimli bireyler olmasının bedelini toplum olarak ödemeye başladığımız yarınlara kalmadan bugünün gerçeğidir....


Keyif Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ

BİR CAN DOSTU İLE HAYATI PAYLAŞMAK

$
0
0
                                        
            
                
Onlar ile hayatı, yaşamı paylaşmak çok güzel. Onları anlamak, hissetmek ise insan olmanın farkındalıklarından biridir aslında.

 Evimizin keyfi, dostumuz Michael da tam 3 yaşında artık. Onun bize gelişi hiç beklenmedik bir durumdu ancak nasıl da coşkuyla karşılanmıştı aile içinde.

Aynen bir bebeğin aileye gelmesi gibi...

 Evet bir bebeğin büyüme aşamaları ne ise aynısını yaşadık onunla..Bir erkek olarak anneye düşkünlüğü, ilk beslenmesi, tuvalet eğitimi, ilk hastalıkları, aşıları, en uygun veterineri arama çalışmaları, mamasını yemediği için veterinere açılan telefonlar, sabah yürüyüşleri ve sokakta ona gösterilen ilgi, alaka ...

İşte bakın aynen bir çocuğun büyümesi gibi...

Bu nedenle evde bizlerle hayatı paylaşan kedi, köpek dostlarımız çok değerli...




Peki tepkileri bir çocuktan farklı mı? Hayır; evde çok sakinken dışarıdan biri gelince şımarması, sokakta koşturması, arkadaşları ile bir araya gelince mutlu olması, her yemekten tatmak istemesi, istediği olmayınca havlaması, çikolatalı ödülünü görünce sevinmesi, oyuncakları ile oynaması, işte onlar da aynen bizler gibi...

Öyle olmasaydı zaten veterinerler psikolojilerini incelemezlerdi, öyle güzel kitaplar var ki onları anlatan.


Evet Michael bize yaşattığın karşılıksız sevgin için, koşulsuz sadakatin için, bize olmazların olabilir olacağını, yapamamların yapılabileceğini, özellikle de bana mümkün değillerin mümkün olabileceğini  öğrettiğin için sana teşekkür ederiz.

                                        

Onlar ile hayatı, yaşamı paylaşmak çok güzel.


Keyif dostlarınızla bol keyifli günler.

Petek Uluğ

TIFFANY'DE KAHVALTI

$
0
0

Kahvaltı keyfi dedim, en keyifli öğün dedim tamam. Çay, simit, peynir üçlüsü en güzeli tamam; ancak Tiffany'de  kahvaltı da fena olmazdı! Bir de yanınızda AUDREY HEPBURN varsa !


Ne güzel nostalji dolu bir filmdir ''Tiffany'de Kahvaltı''. Siyah beyaz Türk filmlerinin keyfi kadar eski Hollywood filmlerini seyretmek de mutlu eder beni. Aksiyon ve şiddetin girmediği, temasının salt sevgi olduğu zarif filmler.
                                                             
Zarif diyorum çünkü senaryoları kadar oyuncuları da zariftir. Bugünün starlarına benzemezler hiç, narindirler sanki seyrederken her an kırılıvericekler gibidirler.


                                                


           
       
    


Bu eski filmlerin DVD lerini  toplayarak bir arşiv oluşturmaya çalışıyorum. Seyrederken de '' Öyle Bir Geçer Zaman Ki '' duygusunu sahne sahne yaşıyorum !



CASABLANCA 'da Ingrid Bergman, NIAGARA'DA Marilyn Monroe, KUĞU' da Grace Kelly hem aşkın hem zerafetin yıldızlarıdırlar.

''Tiffany'de Kahvaltı'' ise Audrey Hepburn'ü keyifle seyrettiğim en favori sinema  klasiklerimdendir. Belki de adının içinde KAHVALTI olmasındandır! Bu filmin öyküsü bir romandan uyarlanmış, en iyi film müziği ve şarkı dallarında 2 oscar kazanmış.

                                            

       


Annesi bir Barones olan oyuncu ''Roma Tatili'' filmi ile de Oscar  kazandı. 



Filmde giydiği siyah CHANEL elbisesi ve inci yakası ise moda akımı yarattığı gibi kendisini de bir ikon haline getirdi.''Dar siyah bir elbise, her kadının dolabında bulunmalıdır'' sözü bu filmin armağanıdır...
                                       
                                              
Keyif dolu günleriniz olsun...

Petek Uluğ

LYS ÖNCESİ AİLELER DİKKAT!

$
0
0



Üniversite sınavına hazırlanan öğrencileri birer savaşçı olarak gördüğümü daha önce de yazmıştım. Gençlik dönemlerine denk gelen bu eleme ve yerleştirme sınavlarının kişiliklerinin gelişmelerinde zorlayıcı bir süreç olduğunu düşünüyorum. Endişe ve kaygı kontrollerinde nekadar başarılı olabiliyorlar, emin değilim... Yıllardır mesleğim gereği bu sınav öncesi ve sonrası onlarla beraberim. Beklentilerini, umutlarını ve hayal kırıklıklarını çok iyi bilirim...

Bu haftasonu 2 milyondan fazla genç ve dolayısı ile aileleri bu sınava girecek!


Bu kez de onlarla görüştüm ve sordum. ''Aileleriniz iyi niyetli olarak sizlere yardımcı olmak istiyorlar. Ama farkında olmadan hatalar yapabilirler, sizce neler yapmasınlar? ''Öyle ya; hep ailelerin neler yapmaları gerektiği yazılır da yapmamaları anlatılmaz. 


Bakın neler dediler? Öncelikle ''Lütfen'' dediler... 


Bu arada ben de üzerime düşen payımı aldım...


- Lütfen, yakınlarımız sınav başarısı dilemek için bizi aramasınlar. Çok geriliyoruz!


- Lütfen, aileler sınav biter bitmez ''Kaç soru yaptın? veya neden o soruyu yanlış yaptın?'' diye sorgulamasınlar. Zaten halen sınavın gerginliğini yaşıyor oluyoruz!


- Lütfen, sınavdan bir gün önce ''Erken yat, iyi beslen, dikkatli ol!'' gibi uyarılar çok fazla yapılmasın. Sınavı dünyanın sonu gibi algılıyoruz!


-Lütfen, ''Çok çalıştın, yeter. Sen kesin kazanırsın...'' gibi olumlu olduğunu düşündükleri telkinlerde de bulunmasınlar. Daha çok sorumluluk hissediyor ve ailelerimizi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyoruz!

İşte Onlar söyledi, ben de paylaştım...Bu haftasonu yapılacak Lisans Yerleştirme Sınavı'nda hepsine başarılar dilerim. 


Kendileri için doğru meslekleri seçebilecekleri başarılı bir sınav olsun...



Keyif Dolu Günleriniz Olsun...


Petek Uluğ



ÇOCUKLARLA TATİL DURAKLARI: İZMİR NEŞE VE KARİKATÜR MÜZESİ

$
0
0

Neşe ve mizah insanoğlunun ihtiyaç duyduğu insani duygulardır. Hatta diğer canlılara nasip olmayan gülmek eylemi ve mizahi bakış açısı bu nedenle çok değerlidir. Bizim kişiliğimizdir, hayata karşı tavrımızdır. Bu iki özellik bir araya gelir de butik bir müzede birleşirse o şehir farklılaşır! Tıpkı İZMİR gibi...

Konak Belediyesi İzmir Neşe ve Karikatür Müzesi adını ilk duyduğum zaman yüzümü gülümseten keyifli müzelerimizden. İçeride çeşitli karikatür sanatçılarının sergileri, el işi çalışmaları ve çizimleri bulunuyor. 
Eski bir Rum evi olan Alsancak Köşkü Konak Belediyesi tarafından yenilenerek İzmirlilere hediye edildi.

Siz de belki okulların kapandığı bugünlerde, sahillere kaçmadıysanız henüz, butik müze ziyaretleri ile çocuklarınıza müzecilik anlayışını aşılarken hem eğlenceli hem de zevkli zaman geçirebilmeleri için bir fırsat vermiş olursunuz.

Köşkten içeriye girer girmez Shakespeare'nin '' Mizah, zekanın bir oyunudur '' sözü ile karşılanıyorsunuz. Müzeyi gezerken aklımda ise Mevlana'nın sözü vardı. '' Bir İnsanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden ise zekasını ve seviyesini anlarsınız ''.

Kıbrıs Şehitleri Cad.No:9 Alsancak Tel: 232 463 21 07

 Pazartesi hariç her gün açık


                               
      
       

       

       






Keyif, neşe ve mizah dolu günleriniz olsun...

Petek Uluğ

BODRUM'UN POPÜLER BELDESİ YALIKAVAK

$
0
0

Çökertme'den çıktım da Halil'im aman başım selamet
Bitez Yalısı'na varmadan Halil'im aman koptu kıyamet
Arkadaşım İbram Çavuş Allahım'a emanet
Burası Aspat değil Halil'im aman Bitez Yalısı
Yüreğime ateş saldı aman kurşun yarası...

İşte bu çok sevdiğim türkü Halil Efe ile sevgilisi Gülsüm'ün hikayesidir. Kavuşamayan ve tuzağa düşürülüp vurulan yiğit Halil'in sevdası YALIKAVAK'ta bir anıt ile ölümsüzleşmiştir...




AYNA - ÇÖKERTME TÜRKÜSÜ

Bodrum merkezi sıcaktan yanarken; koylarında, büklerinde esen yeli ile eskinin Süngerci köyüdür Yalıkavak. Şimdilerde ise sahilinde sıra sıra balık restoranlarının bulunduğu, Türkbükü'nden sonra ikinciliğe oynadığı popülaritesi ile her geçen yıl daha da dikkat çekmektedir. Yerli köy halkının kızıp neredeyse '' Gelmeyin artık, YETER ! '' diye bağırdığı
  (Halbuki arazilerini çok yüksek fiyatlara İstanbullu ve yabancı iş adamlarına satanlar da kendileridir!) Ancak; yerli, yabancı turistlerin her yıl artarak geldiği yel değirmenleri ile ünlü beldesidir Bodrum'un Yalıkavak...


                            

Ege Bölgesi'nin birçok köyünde görebileceğiniz Bodrum mavisini, nazar boncuklarını ve Muğla, Denizli taraflarında dokunan kumaşları küçük çarsısı içinde satın alabilirsiniz...Hatta bazı dokumalarına Bodrum ile özdeşleştiği için Bodrum bezi denilir.




Ressamların çoğunlukta olduğu Sanatçılar Sokağı  suluboya,  yağlıboya,  karakalem çalışması yapan sanatçılar ile doludur. Onları çalışırken izlemek çok keyif verir...






Gündüz saatlerinde çok sakin görünen, akşama doğru hareketlenen, kendine özgü sokakları ile YALIKAVAK Bodrum'dan çok farklı bir sükunete ve kimliğe sahiptir. Perşembe günleri kurulan pazarında köy halkının doğal yetiştirip sattığı ürünleri satın alırken, sağınızda, solunuzda mutlaka bir ünlü ve onu takip eden kameramanlar vardır.


İki yıl önce Azeri bir işadamı tarafından satın alınıp, işletilmeye başlanan Yalıkavak Marina (Palmarina), Avrupa  marinalarında ilk sıralara girerken, belde içinde tartışmalara sebep olmuştu. Çünkü, Yalıkavak'taki doğal yapıya uymayacak kadar ultra modern mimarisi, yüksek kalın duvarları ile lüks markaların dolduğu marina adeta büyük şehir AVM leri gibi oldu ! 


Yalıkavak Bodrum Yarımadası'nın Kuzey - Batı kesimindedir.






Keyif Dolu Yaz Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ

ÜNİVERSİTE TERCİHLERİNE DİKKAT!

$
0
0
Binlerce öğrenci ve ailelerinin daha sınav heyecanı geçmeden şimdi onları üniversite tercih heyecanı sardı.

Kolay değil tabi! Tüm yaşantılarını etkileyecek bir sıralamayı sıradan görmek, karar verebilmek basit değil.

 Eğer üniversitede eğitim veren bir hoca olmasaydım bu tercih olayını bir dönüm noktası olarak görmezdim, belki de '' Hayırlısı Olsun! '' der geçerdim. Tabi ki hayırlı olması sonuçta istenilen. ANCAK; ailelerin ve öğrencilerin çok bilinçli olmaları gereken bir dönem bu tercih dönemi...


Çünkü, yıllardır yanlış seçim ve  bilinçsizce sıralama yapan öğrencilerimin mutsuzluklarına, bu nedenle eğitimlerini yarım bırakmalarına o kadar çok şahit oldum ki...

Üniversiteye yeni başlayacak öğrencilerimize ben ''LÜTFEN'' diyorum! Tamam biliyorum ülkemizde öğrencilerimiz sistem gereği sadece puanlarının yettiği mesleklere yönelmek zorunda kalıyorlar, istedikleri mesleği seçme şansları çoğunun çok az ama yine de lütfen...

- Lütfen, tercih edeceğiniz bölümler sizin ilgi duyduğunuz ve başarılı olduğunuz  alanlarla bağlantılı olsun...

(Bir öğrencim komşularının oğlu '' X bölümünü yaz, iş var '' dediği için tercih ettiği bölümünün ne olduğunu bile bilmiyordu!)

- Lütfen, gelecekte işiniz olacak mesleğinize karar verirken yetenek ve becerilerinizden çok uzakta seçimler yapmayın...

( Bir başka öğrencim ise lisede yabancı dil öğretmenini çok sevdiği için ondan etkilenmiş ve dil bölümünü yazmıştı ancak, farklı bir dili de tercih edince çok zorlandı ve eğitimini yarım bıraktı ! )

- Lütfen, ailenizden uzaklaşmak adına yaşamak istemediğiniz bir şehirde üniversite seçimi yapmayın...

(Sosyal ve kültürel anlamda size çok farklı gelen bir şehirde üniversite hayatı çok daha zorlayabilir!)

- Lütfen, karar vereceğiniz mesleğinizi şeçerken iş imkanlarını da iyice araştırın. Ancak bölümünü bitirdikten sonra o bölüm mezunları için  atamaların artık yapılmadığını fark eden yüzlerce öğrenci var !

- Lütfen, sadece popüler olduğu için o bölüme yönelmeyin, bu bölümlerde yığılmaların olduğunu da  göz önünde bulundurun.

- Lütfen, seçeceğiniz üniversitenin olanak ve şartlarını çok iyi araştırın. Eğitim beklentilerinizin altında kalacak üniversite şartları sizleri mutsuz edecek, motivasyonunuzu düşürecek bu da başarınızı olumsuz etkileyecektir !

- Lütfen ve sakın sevdiğiniz, aşık olduğunuz lise arkadaşlarınızdan ayrılmamak için ortak tercihlerde bulunmayın...

(Sevdiği kız/erkek arkadaşını yalnız bırakmamak için onun  tercih ettiği üniversite ve bölümü tercih eden aşık kız/erkek öğrencilerimin sonları pek hayırlı gelmiyor da!)

Seçimleriniz ne olursa olsun kendi seçimleriniz olsun ve mutlu olun, kararlı olun yani ne istediğinizi bilin. Her seçim bir vazgeçiştir onu da unutmayın...




Keyif dolu günleriniz olsun

Petek Uluğ




SOSYAL MEDYA VE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARINI NEDEN KULLANIYORUZ ?

$
0
0

Gün içinde sosyal medyayı ne kadar kullandığınızı hesapladınız mı? Paylaşım yapmasanız dahi paylaşılanları takip etmek için veya bilgi edinmek amacıyla  kitle iletişim araçlarından faydalandığınız süreyi gözden geçirdiniz mi?
Günümüzde hatırı sayılır derecede önemli olan sosyal medya ve kitle iletişim araçlarının kullanımı aslında kitlesel olmaktan öte kişisel ihtiyaçlar ve doyumlara bağlıdır.

Çünkü; haberleşmek kavramının özünde her birimizin zaman zaman toplumsal ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermek yatar.

Yani haber almak ve haberleşmek psikolojik olarak bizi rahatlatır.

Ancak; internet ve sanal dünyanın bu denli hız alarak günlük yaşantımıza girmesiyle bu amaç yerini farklı kullanımlara bıraktıysa da çok popüler olan, izlenim oranları yüksek TV programlarının, pembe dizilerin, yarışmalarının kitleleri sürüklemesi, izlenme rekorları kırması bu kullanım ve doyumlar teorisine dayalıdır.

Nasıl?

                              

Ben medya iletişim derslerimden öğrendiğim bilgiler dahilinde bir liste yapayım,  Siz de hangileri size uyuyor bir bakın…

-         -  Günlük yaşamın baskılarından kurtulmak/ Sorunlardan kaçmak

-        -   Dünyada ne olup bittiği hakkında bilgi edinmek

-         -  Zaman öldürmek/ Vakit geçirmek

-         -  Yiyecek, giyecek ve eşyalar hakkında bilgi almak

-         -  Kişisel ilişki ve arkadaşlık gereksinimini karşılamak

-         -  Zamana ayak uydurmak

-         -  Duygusal rahatlama/ Boşalma

-         -  İçsel kültürel ya da estetik zevk alma

-         -  Gerçek yaşamda arkadaşlığın yerini tutacak bir şey bulmak

-         -  Davranış modelleri bulmak

-         -  Başkalarının koşullarına ilişkin düşünce ve sosyal empati kazanmak

-         -  Merak ve genel bilgiyi tatmin etmek

-         -  Öğrenme, kendi kendine eğitim

-         -  Sanal karakterle özdeşleşme ve ilişkide olma

Yoksa hepsi mi size uyuyor?


                                          Keyif Dolu Günleriniz Olsun

                                                       Petek Uluğ



YALIKAVAK PAZARI

$
0
0

Semt pazarlarından sürekli alışveriş yapma fırsatım olmasa da özellikle yöresel pazarları seven biriyim. Ege Bölgesi'nin pazarları denilince ise hiç tereddüt etmeden, keyifle dolanırım!

Otlara, yeşilliklere, rengarenk sebzelere, mavi boncuklara, ıvır-zıvır satan pazarcılara, çeşit çeşit ev reçellerini  hazırlayıp tezgahlarına sıralayanlara, yöresel kumaşlarla dolu çaputculara, fidelik çiçek satılan kasalara, sıcak sıcak gözleme yapan yerli teyzelere hep ilgi duymuşumdur.


Bodrum Yalıkavak'ta kurulan perşembe pazarı da işte tam böyle bir pazar yeridir. Milas ve Sandima Köyü'nden gelen yerli halka Yalıkavak pazarcıları da katılınca perşembe pazarı tam bir çarşı günü olur o gün...

Pazardan ayrılanlar yorgunluklarını Belediyenin karşısında bulunan Körfez Fırın'da oturarak atarlar. Artık orası o gün yerli, yabancı turistlerin, yaz kış yaşayan halkın ortak pazarıdır adeta, hatta uzun zamandır birbirlerini görmeyen yaz sakinleri için buluşma noktasıdır...











Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ







ASHAB-I KEYF NEDİR? NEREDEDİR?

$
0
0

Ege Bölgesinin efsanevi üçlüsüdür onlar benim için. Birbiri içine saklanmış ya da birbirine sarılmış üç kardeştir diyelim...
Nereleri mi ? Tepede Meryem Ana, eteklerindeki Antik Efes'in harabelerini korur ve kollarken hemen yanı başındaki YEDİ UYUYANLARI hiç uyandırmak istemez sanki...

İzmir'in Selçuk ilçesinde bulunan bu muhteşem tarihi üçlüyü yıllardır her ziyaretimde büyülenirim. Bazen bir turist olarak gezerim, bazen bir rehber veya bir yolcu. Ama ne Meryem Ana'nın kutsal evinden, ne de Efes'in efsanevi kalıntılarından (ki bana göre Ege'nin mitolojik başkentidir!etkilenmeden ayrılmam. Ancak  YEDİ UYUYANLAR MAĞARASINDA ise hep farklı bir hüzne kapılırım nedense...Belki de yüzyıllardır uyudukları içindir...

Aslında turistik anlamda yeteri kadar özen gösterilmediğini ve bakımsız olduğunu düşünürüm burasının. Uyudukları için ''Aman uyandırmayalım!'' mı derler kim bilir ?



İslami kaynaklarda adları Ashab-ı Kehf (Mağara arkadaşları) geçen bu 7 genç Bizans döneminde Efes'te yaşarlarmış. Yine efsaneye göre Roma imparatoru'nun zulmü altındayken, Hıristiyanlığın hızla yayılmasıyla bu dini kabul eden ilk kişilerdir. Başlangıçta 6 genç, imparatorun kendilerini öldürtmesinden korktukları için kaçmak isterler ve yolda karşılaştıkları bir çobanın da aralarına katılmasıyla 7 kişi olurlar. Çoban onlara yardım ederek, bugün Selçuk'ta bulunan Panayır Dağı'nın eteklerindeki bir mağaraya götürür. Bu arada çobanın Kitmir adındaki köpeği de onlara eşlik eder. Allah tarafından konuşma yeteneği verildiğine inanılan bu köpek korkmamalarını ve onlara yardımcı olacağını söyler. Bunun üzerine 7 genç mağaraya saklanarak 300 yıl sürecek derin bir uykuya yatarlar. Kaçtıklarını öğrenen İmparator ise askerlerini yollayarak mağaranın ağzını kapattırır. Gençler yine de ölmez! Onlar 1 gün uyuduklarını düşünürken, uyandıklarında her şey değişmiş,yeni bir dünya başlamış ve hıristiyanlık yaygınlaşmıştır. Değişen bu durumu ise yiyecek almak için içlerinden birinin şehre inmesiyle öğrenirler. Ve olay hızla kulaktan kulağa yayılır.


Dini inançlara göre ölümden sonraki tekrar dirilişi simgeler bu yedi uyuyanlar. Ayrıca 7 rakamının İslamiyetteki önemini de vurgular...

Arkeolojik kazılar sonucu bulunan mağaranın üstündeki antik kilise ise günümüzde biraz harap görünüyor. Ancak; yine de içeredeki sessizlik size gizemli gelecektir, emin olun!





Keyif Dolu Günleriniz ve Olsun...

Petek Uluğ

İZMİR NEDEN SEVİLİR? İZMİR'DE NELER YAPILIR?

$
0
0

İzmir'de gezilip, görülecek yerler denildiğinde anlatılacak öyle güzel köşeler vardır ki yaz yaz bitmez. Kolay mı Ege'nin incisi, mitolojinin prenses şehri olmak.

Selçuk'ta 7 uyurların hala huzur içinde uyuduğu, Meryem Ana'nın hacı olmaları için Hıristiyanları çağırdığı, antik dünyanın 2.büyük kütüphanesine sahip Bergama'nın salındığı, şehirler şehri Efes'in başrol oynadığı, İZMİR olmak kolay mı? Tüm dünyanın Mayalardan korkup saklandığı Şirince'ye sahip olmak da başka hiçbir şehre nasip olmaz herhalde!


Baharın gelmesiyle; Çeşme'nin, Urla'nın ''Biz buradayız'' diye bağırdığı, Alaçatı'nın rüzgarıyla selamladığı, kuzey yakadan Foça'nın ''Haydi Gelin!'' diye seslendiği bir şehir olmak tabii ki ayrıcalıktır. Yani; bilir kendini İzmir. O farklıdır, ayrıdır...

Süzülür elbet bir gelin gibi 81 ilin içinde; çünkü, Ata'sına gelin vermiş bir şehirdir O. 



Bu farklılık medeni oluşundandır, zenginliğini ekonomiden değil medeniyetinden alır.

Meryem Ana gibi Zübeyde Ana da bu şehirde yatar.

Kordon'nun imbatı sakinleştiriverir herkesi, o yüzden bu şehrin insanı neşelidir, keyiflidir. Sevmez kavgayı, gürültüyü. Yıllardır Reyhan pastanesi'nde içtiği çaydan, Sevinç'te yediği pastadan keyif alır, Dario Moreno sokağı'nda çıktığı asansörden seyreder körfezi...


Karşıyaka vapuruna binince anlar insan bu şehirde ayrı bir şehir daha olduğunu, yaklaştıkça karşıdaki yakaya fark eder yalının güzelliğini, cıvıl cıvıl çarşıyı. Avm lerden sonra itibarını kaybetmiş olsa da Karşıyaka Çarşı, hala çarşıdır sanki bir şeylere karşı...

Hani bir gün yolunuz İzmir merkeze düşürse ''Nereye gitsek acaba?'' derseniz ve bilinenlerden farklı yerler görmek isterseniz, o zaman buyrun benim keyif köşelerime misafir edeyim sizi.

Eski rehberlik günlerimi yad ederek başlayayım...

Sezen ne güzel söylemiş "Kalbim Ege'de kaldı" diyerek; bakalım sizin de kalır mı aklınız bu şehirde ?

1-  Varyant'da Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak              Müzesi

5 yıl önce hayatını kaybeden seramik sanatçısı Ümran Baradan'nın kurduğu bu butik müze; sadece çocuklar için değil çocukluğunu yaşamak isteyen herkes için keyifli bir yer. Müze çıkışı Varyant'tan aşağıya inerken sizi karşılayan manzara ise İzmir'in en güzel körfez görüntüsüdür. (Pazartesi hariç hergün açık)



2- Varyant'da Tatar Çiğ Börekçi Mehmet Usta


Kendisinden sonra bu nefis böreği pişirebilecek kimse kalmayacak diye üzülen Mehmet Usta bir Kırım göçmeni. Mahalle arasındaki küçük, salaş mekanında yer bulursanız şanslısınız. Ya da benim gibi çiğböreği çok seven biriyseniz arabada yemeği bile göze alarak gidersiniz !



3-  Kordon'da  Arkas Sanat Merkezi


İzmirli İşadamı ve sanatsever Lucien Arkas'ın eski Fransız Konsolosluğu binasını modernize ederek İzmir'e armağan ettiği resim galerisidir. Sanatseverlerin Kordon keyfinden sonra rahatça uğrayabileceği bir yer. (Giriş ücretsiz)




4-  Kordon 'da Tavacı Recep Usta


İstanbul ve Ankara'da da şubeleri bulunan bu ustanın yeri; İzmir'e gelip de Kordon'da balık keyfinin dışında alternatifler arayanlar için çok uygundur. Eski Yunan evinde, sakız sardunyaları içinde körfeze karşı yemek yiyebilecekleri bir kebap cennetidir.


5-  Kıbrıs Şehitler Bulvarı  Alsancak Unlu Mamüller

Babadan oğullarına geçen işletmeciliği ile klasikleşmiş unlu mamüller satış yeri. Özellikle bademli kurabiyesi ve minik çikolatalı suflesini satın almadan çıkamazsınız. Bir de İzmir'e gelmişken en iyi tahinli boyozu bulabileceğiniz yerdir.



6-  Kıbrıs Şehitler Bulvarı Gazi Kadınlar Sokağı       


Levanten ailelerinin yaşadığı eski İzmir evlerinin bulunduğu, son yıllarda popüler barların açıldığı, sokağa girer girmez Kordon'un esintisini hissettiğiniz eğlence dolu sokak.
             
     


7- Kıbrıs Şehitler Bulvarı Kitapsan Kitap ve Kırtasiye


Kitap ve kırtasiye düşkünleri için üst katında bulunan, bulvara bakan oturma grubu tam seyirlik teras tadında. Ayrıca her türlü yerli, yabancı yayına rahatça ulaşabileceğiniz kitap merkezi.

8-  Karşıyaka Çarşı CİBES  Restoran

Giritli bir ailenin işlettiği, ev tadındaki lezzetli Ege yemeklerini açık büfe şeklinde bulabileceğiniz mekan.



9-  Sasalı Doğal Yaşam Parkı


Hayvan dostlarımızın binbir türünü aynı anda görüp, ziyaret edebileceğiniz, tropik seralardan geçip, yeşillikler içindeki kafesinde çayınınızı içebileceğiniz kocaman doğal bir park.


10- Konak'ta Arkeoloji Müzesi


Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış İzmir'de ziyaret edilmesi gereken müzelerden biridir. (Ayrıca Batı Anadolu'nun ilk açılan müzelerindendir).


11- Alsancak Waffle'cı Akın

Bornova , Bostanlı, Buca ve Göztepe'de de şubeleri bulunan waffle merkezi tatlıseverler tarafından çok rağbet görüyor, çünkü şehrin simge markalarından biri haline geldi. Kullandığı malzemelerin çokluğu insana hangi waffle tabağını sipariş vereceğini şaşırtıyor...


12- Eşrefpaşa Antik Şehir Merkezi ( Agora )

Tarih meraklılarının görmeden dönmeyeceği antik İzmir kalıntılarının bulunduğu eski şehir merkezi.




NOT:(Sizlere önerdiğim yerlerin hepsi benim yıllardır keyifle ziyaret ettiğim mekanlardır. Reklam amaçlı veya ticari paylaşımlar değildir!)





Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ





URLA NECATİ CUMALI ANI VE KÜLTÜR EVİ

$
0
0

Burası Necati Cumalı'nın Urla'da bulunan Anı ve Kültür Evi...

Ege'nin en keyifli ilçelerinden biridir Urla. Ancak; Yanıbaşındaki Çeşme'nin gölgesinde kalmış gibi gelir bana. Belki de bu nedenle burada doğup, büyüyen ünlü edebiyatçı, oyun yazarı ve şair Necati Cumalı'nın bu müze evini pek bilenler yoktur.



Sıcak yaz gününde edebiyat günü yapmak istedim ve kendimi burada buldum. Evinin odalarında yaşanan onca anıların içinde bir okadar da ödüller, plaketler, film afişleri bulunuyordu. Necati Cumalı'nın doğduğu ve daha sonra eşi ile beraber yaşadığı bu taş evde kendinizi edebiyat tünelinde hissediyorsunuz.

                                        
Edebi kişiliğinin yanı sıra avukatlık da yapan Cumalı'nın bazı kişisel eşyaları sergilenirken, zemin katta bulunan bir odası da ilçe kütüphanesi olarak kullanılıyor.





  Yazarın filme çekilmiş eserleri de afiş olarak evinin duvarlarını süslemekte.



1963 yılında Urla'da çekilen bu film 1964 Berlin Altın Ayı Ödülünü kazanmıştı.

                                          

   

 

Anı evinin bahçesinde resim sergilerini de ziyaret edebilirsiniz.

Adres: Necati Cumalı Cad. Merkez, Urla, İzmir 

Tel: 0212 754 53 70

Barış Ve Keyif  Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ





ETKİLİ İLETİŞİM KURABİLİYOR MUSUNUZ?

$
0
0



İletişim, doğru iletişim kurmak ve iletişim kavramları gün geçtikçe modern çağın içinde hepimiz için teknik bilgi gerektiren ve öğrenmeye daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir alan oldu. Son yıllarda bu konuda yazılan kitaplar, ilişki koçları, seminerleri, fakültelerde bu bölümde okutulan dersler daha fazla ilgi görmeye başladı.

Aslında; içeriği ve kapsamı çok geniş. Doğduğumuz andan itibaren başlar ve yolda yürürken bile devam eder. Trafikte beklerken gözümüze çarpan reklam panosu bile farkında olmadan çevremiz ile kurduğumuz iletişimdir.

Sözlü olanı var, sözsüz olanı var, siyasalı, uluslararası, kişilerarası, sanalı ve hatta bireyin kendisi ile olanı var. Kısacası; insan var, hayat var bu işin içinde. Belki de yaşama sanatının ilkeleri var! Bu konuda ne kadar başarılıysanız ki doğuştan gelen bir yetenek de olabilir, sonradan da eğitilebilirsiniz, iş ve özel hayatınızda o kadar başarılı olursunuz.

Neden? Çünkü; beden dili ile kuracağınız doğru bir iletişim belki de anlatmak istediğiniz yüzlerce kelimenizin önüne geçecektir. Ya da öfkenizi kontrol edebilme gerekliliğini öğrenemediyseniz, bunun size çok pahalıya mal olacağını da bilmiyorsunuz demektir; yani, kayıplarınız da bir o kadar büyük olacaktır.

Ders yılı içinde Anadolu Üniversitesi AÖF iletişim konularımı çalışırken sizlere burada yazabilmek için notlar almış, iyi bir öğrenci titizliliği ile ilgimi çeken noktaların altlarını çizmiştim. Zaten öğretmek ve anlatmak mesleğim olduğuna göre bunları paylaşmak da boynumun borcudur!

Öncelikle; etkili iletişim kurabilmek için konuşma dili çok önemlidir.
Peki; siz anadilinizi kullanabiliyor olmanın ötesinde doğru konuşabiliyor musunuz?

Buyrun; size birkaç soru, yanıtlarınız kendi cevabınızı verecektir…

-         Söylediklerinizi karşınızdakiler kolayca anlayabiliyor mu?

-         Sözcükleri söylerken söyleyiş ve dil yanlışlığı yapıyor musunuz?

-         Tekdüze mi, yoksa canlı ve hareketli bir biçimde mi konuşuyorsunuz?

-         Anlattıklarınızın önemine, değerine öncelikle siz inanıyor musunuz?

-         Sözü başka alanlara kaydırıyor, amaçtan ve konudan sapıyor musunuz?

-         Sesinizi duygu ve düşüncelerinizi besleyecek şekilde kullanıyor musunuz?

-         El ve yüz hareketlerini kullanırken, birtakım yapmacık durumlara düşüyor      musunuz?

Sonuç? Belki de bazen sadece ses çıkartıyoruz…

Keyif  Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ


BOZCAADA GÜNLERİ

$
0
0

Bu aralar yakın çevremin tatil programlarındaki tek ortak rotası neresi biliyor musunuz ? BOZCAADA. Eski bir rehber olarak onlarla ada hakkında görüşlerimi paylaşırken aslında benim de tam bir Bozcaada hayranı olduğum ortaya çıktı.

Sanki tur acentasıymışım gibi anlatıveriyorum hemen ada hakkındaki düşüncelerimi. Demek ki fark etmemişim bunca yıldır, orayı nasıl sevdiğimi...



Keyifle paylaşıyorum bildiklerimi; çünkü Bozcaada benim en sevdiğim adalardan biridir. Belki de görünce en şaşırdığım  olduğu içindir. Geyikli'den bindiğimiz feribot ile adaya yaklaşırken eşime ''Neden buraya geldik ki? Nasıl olduğu belli bir yer, zaman kaybı olacak!'' diye hayıflanıp, dönerken de ''Neden dönüyoruz, bir gece daha mı kalsak?'' dediğim tek yerdir...

Tamam acele etmişim, önyargılı davranmışım ama biraz da haklıydım. Adı gibi öyle boz ki gerçekten, limanda inerken tek gördüğünüz manzara; kıraç, beyaz topraklar içinde size

''Hoşgeldiniz'' diyen tarihi bir kale...

                          

                           

                            

                                     

Ancak, sokak aralarına daldığınız zaman sanki limanda gördüğünüz ada farklı bir yer, sevimli taş evlerle dolu ada farklı bir yer. 

Çanakkale'ye yaklaşık 1.5 saat uzaklıkta bulunan ada eski adıyla ''Tenedos'' sevimli, sakin bir diyar.

Çoğunlukla İstanbullular'ın kaçıp saklandığı ama henüz Çeşme veya Bodrum gibi betonlaştıramadıkları Ege'nin kuzeyinde bir dinlenme köşesi. Onun için ben buraya ''Diren Bozcaada'' diyorum. Hala sakin, hala kendi iç dünyasında yaşayan ama misafirperver bir kaçış noktası. 

                            

Adada malum öyle herşey dahil sistemli oteller falan yok.(Olmaz da umarım!) Küçük butik oteller, motel ve pansiyonlar var. Nerede kalırsanız kalın kendinizi sempatik, sardunyalarla süslenmiş, taş duvarlarıyla ada otantizmini hissedeceğiniz bir yerde kalacaksınızdır. Dar sokak içlerinde bir ev-motel de olabilir, üzüm bağları içine kurulmuş şık, organik ve özenli bir tatil köyü de olabilir.

                      

                                      

Limandaki küçük otelleri tercih ederseniz, akşam ada sokaklarında daha rahat dolaşabilir, çarşı içindeki turistik dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz...

Burada ada kültüründeki yemekleri tadabileceğiniz hatta yer yer Rum yemeklerini bulabileceğiniz menülerin olduğu restoranlar da mevcut...


Tadına bakmadan dönmeyin diyebileceğim ilk aklıma gelen tabii ki gelincik şerbeti ve reçeli. Benim gelincikleri çok sevdiğimi blogumu ziyaret eden misafirlerim bilir zaten. Daha sonra da domates reçeli. Şaşırmayın, ''Olur mu hiç?'' demeyin! Kendi bahçelerinde yetiştirdikleri domateslerden yapıp, satıyorlar. Denemeye değer, çok hoş...

                       

Her ada kültüründe olduğu gibi beyaz, mavi, begonvil doğal bir tablo oluştururken bu tablo içinde bol bol balık ve üzüm de yiyebilirsiniz tabii ki. Bağcılık gelir kaynağı olduğu için şarap üretimi de adanın ayrıca turistik gelir kaynağı olmuş. Sokak aralarında hediyelik şarap üretip, satan değişik dükkanları görebilirsiniz. Adada Eylülün ilk haftasında ''Bağbozumu Günleri'' var, ancak çok merak etmeme rağmen çalıştığım için o tarihlerde orada bulunamadım hiç...

                                 

                        

Adanın meydanından yukarıya doğru çıkılan bir sokağın sonunda bulunan Bozcaada kilisesini de görün derim. Çan sesleri size kendinizi yabancı bir adadaymış gibi hissettirebilir...

                         

Halk plajı olan AYAZMA mevkine rahatlıkla ulaşabilir ve denize girebilirsiniz. Ancak; tüm kuzey Ege sahillerinde olduğu gibi Bozcaada'nın da denizi bana göre çooookkkk soğuk (hatta en soğuk) diyebilirim.

                         

                         

Rüzgar gülleri adeta adanın simgesi olmuş, gidip de o tepede fotoğraf çektirmeyen yoktur. Yazın bile bol esintili, rüzgarlı bir yere bu güller de çok yakışır. Özellikle güneş batarken orada bulunursanız, nefis bir manzaraya şahit olursunuz...

                         

Geyikli'den karşılıklı olarak her 2 saatte bir adaya arabalı vapur var. Gelibolu'dan da olduğunu biliyorum. Bu arada Türkiye'nin 3.büyük adası olduğunu ve köyü olmayan tek ilçemiz olduğu bilgisini de rehberlik günlerimi anarak sizlerle paylaşayım !

                           

Şehir sokaklarında göremediğimiz kadar sanat galerileri, resim galerileri de görmek mümkün burada...

                           

Ayrılmadan önce kapılarınıza asmak üzere çiçeklerden yapılan el örmesi kapı çelenklerinden almayı unutmayın. Bazı yerli adalı hanımların el emeği bu çelenkler öyle güzel ki tam bir hatıra hediyelik olabilir ! 


....
Hüznün varmış
Hüzünlerimle aynı yolda yürüyen,
Bilmiyordum
Ben seni hiç tanımamışken
İskelende durup da
Gelecek son gemiyi beklemenin
Mutluluğunda kıpırdayan hüznünü sevdim
Bir adanın hüznü
Olur mu?

Solmaz Aksoy



Keyif Dolu Günleriniz olsun

Petek Uluğ

MAVİ ÇAYIN FAYDALARI

$
0
0

Çayın psikolojik bir içecek olduğunu zamanla kavradım ben.
Çünkü; çay kişisel ve toplumsal bir paylaşım demektir bizim kültürümüzde. Hani moraliniz bozuk olduğu zaman size ikram edilen nedir? Hiç fark ettiniz mi?  Genelde çaydır. Çay sohbettir, dertleşmektir...

Her sosyal ve ekonomik ortamlarda paylaşılan ortak bir içecektir aynı zamanda. Günün her saatinde, her anında içilir! 

Çay demek, şöyle demli ve siyah olanıdır aslında. Bir de ince belli cam bardağa çok yakışır.

Son dönemlerde alıştığımız yeşiline, beyazı ve mavisi de eklendi artık. Birçok pastanede menüye girdi. Beyaz çayı daha önce anlatmıştım. Tabii mavisi de varsa denemeliydim. Beş çayı keyfi olmayacağını ben de biliyorum ama olsun yine de siyahının hatırına denemeliyim dedim ve faydalarını da sizin için araştırarak öğrendim.
                                          
Bu arada siz ''Çay mavi mi olurmuş, hiç!'' diyebilirsiniz, gerçekten mavi ama doğalından. Gıda boyası falan yok. Rengi veren de karabaş otu aslında! Öyle Karadeniz'in çay tarlalarından toplanmıyor yani.

Kaynama değil demleme usulü hazırlıyorsunuz. Bir tutam karabaş otunu bir bardak suya koyup üzerine kaynar suyu ekleyerek 3-4 dakika bekletiyorsunuz.

Mavi çayın faydaları ise;


- Tansiyonu düzenliyor

- Kan kanseri, akciğer kanseri ve beyin tümörlerinin   ilerlemesini önlüyor

- Sinüzit, romatizma, kan dolaşımı, baş ağrısı rahatsızlıklarında öneriliyor

- İdrar yolu enfeksiyonlarına iyi geliyor

Kaynak: google

Keyif Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ




Viewing all 70 articles
Browse latest View live